Çin ve ABD Arasındaki Ekonomik Savaşın Galibi Kim Olacak?

Dünyanın en büyük süper gücü olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’nin tahtı sarsılmaya başladı. Dünyanın en hızlı büyüyen ihracat rekortmeni Çin; Amerika’yı yerinden etmeye kararlı gözüküyor. 2000’li yıllardan itibaren gelişen Çin’in, ekonomik kalkınma hızı dur durak bilmeden yükselirken; ABD ile arasındaki rekabetten uzun zamandır bahsediliyor.

Yıllara dayanan bu rekabet geçtiğimiz Ağustos ayında somutluk kazandı. Beyaz Saray Baş Stratejisti Steve Bannon’un ABD’nin Çin ile ekonomik bir savaş içerisinde olduğunu açıklaması dünya gündemine damga vurdu. İki ülke arasındaki rekabetin sonuçlanmasının 25 – 30 yılı bulacağını ancak bu süreçte ABD’nin doğru politikalar takip etmediği takdirde yeni süper gücün Çin olacağını belirten Steve Bannon’un röportajı American Prospect’te yayımlandı. Röportaj detaylarının ortaya çıkmasıyla birlikte iki ülke arasındaki ekonomik rekabet yeniden yorumlanmaya ve farklı açılardan ele alınmaya başlandı.

Çin’in Dolar Rezervi Amerika’yı Endişelendiriyor

Çin’in dünyanın ihracat devi olduğu artık tüm otoriteler tarafından kabul ediliyor. Yıllarca ihracat yapan bu ülkenin dolar rezervlerinin düşük olması beklenmese de; rezervlerin mevcut rakamlara ulaşması da öngörülemiyordu. 2017 yılının Ağustos ayında açıklanan rakamlarda, Çin’in dolar rezervlerinin 3 trilyon 81 milyar dolara ulaştığı resmileşti.

Önerilen İçerik: En Çok Altın Stoğuna Sahip Ülkeler

Yaşanan artış tahminlerin çok üzerinde olunca ABD’nin Çin’i ekonomik rekabette tehdit olarak görmesi yadırganmadı. Çin’in ekonomisinin büyüklüğünü gözler önüne seren tek veri dolar rezervi de değildi; altın rezervlerinin 75 milyar 84 milyon dolara yükselmesi ve Çin’in 52,9 milyar dolar cari fazla vermesi de gözlerden kaçacak gibi değildi.

Çin’in ABD dolarının haricinde altın rezervini de yükseltmesi ekonomik hegemonya isteğinin somut göstergesi olarak yorumlanıyor. Olası bir savaş durumunda fiziki enstrümanların değerinin artacağına ve elde bulundurulması gerektiği stratejisine de odaklanan Çin’in agresif hedefleri olduğu sorgulamaya kapalı hale geliyor.

Çin Dolar Rezervi ile Nasıl Bir Güce Sahip?

Çin’in ABD’ye meydan okuyacak denli yüksek bir dolar rezervine sahip olduğu neredeyse her platformda tartışılıyor. Hepimiz benzer söylemlerle karşılaşıyoruz; peki dolar rezervinin artmasının öneminin ne denli bilincindeyiz?

Çin dolar rezerviyle nasıl bir güce sahiptir ve bu güç ABD’yi nasıl etkileyebilir?

Amerika’nın gücünün dayandığı birçok unsur olduğu düşünülür. Demokrasisinden politik kültürüne, ekonomik gücünden askeri teknolojisine kadar farklı avantajlarının önemi tüm platformlarda vurgulanır. Atlanan temel nokta; tüm güç unsurlarının temelinde ABD’nin ekonomik gücünün olduğudur. Dolar dünya genelinde en çok kullanılan ve ekonomiye yön veren para birimi olduğu için ABD; girdiği tüm savaşlardan güçlü çıkabilmiş ve liderliğini koruyabilmiştir.

Çin Merkez Bankası’nın alacağı radikal bir kararla doların konumu sarsılabilir. Doların değerini etkileyecek ölçüde yüksek rezerv barındıran Çin, doların lider durumunu değiştirebilir.

Çin Merkez Bankası’nın Yuan’ı ticari ilişkilerde kullanmak adına çalışmalar başlattığı ve dolar yerine Yuan kullanılmasını sağlamayı amaçladığı uzun süredir biliniyor. Çin; temel amacının Yuan’ı uluslararası ticarette kullanılan bir para birimi haline getirmek olduğunu saklamıyor. Yapılan ticari anlaşmalar ve Yuan’ın Uluslararası Para Fonu Rezervlerine eklenmesi; Çin’in ekonomik politikalarının adım adım işlediğinin en büyük göstergeleri. Yuan’ın kullanımının yaygınlaşması sonucunda doların egemenliğinin sarsılması büyük bir olasılık olarak gözüküyor. Çin büyümeye devam ettikçe de dünyanın süper gücü olmaya bir adım daha yaklaşıyor.

Sonuç olarak Çin’in tek süper güç haline gelmesinin bir anda gerçekleşme ihtimali öngörülmüyor. Ekonomik koşullarda ani değişimler yaşanması halinde statükonun nasıl etkileneceği belirli değil. Şu an için ABD ve Çin ekonomilerinin birbirlerine bağımlı oldukları ve Çin’in de dünya ekonomisinde en az ABD kadar söz hakkına sahip olduğu gerçeği hüküm sürüyor. Önümüzdeki 30 yıllık sürecin, yeni güç dengesi için belirleyici olacağı kabul görüyor.