Sahibi ya da yöneticisi olduğunuz işletmelerin iş verimliliğini arttırma noktasında önemli sorumluluklarınız olur. Süreçleri kontrol etmek, işletmenin kâr etmesini sağlamak ve aynı zamanda çalışma ortamının dirliğini korumak zorunda kalırsınız. Kişisel özellikleriniz ve yönetici kimliğiniz zaman zaman çatışır; çalışanlarınız tarafından saygı görmek, sevilmek ve özünde onları etkilemeyi başarabilmek istersiniz. Çünkü bilirsiniz ki; yönetici olarak kendinizi doğru konumlandırmayı başarabilirseniz başarılı olmanızın önündeki en büyük engeller kalkacaktır.
Önerilen İçerik: Liderlik ve Yöneticilik Arasındaki Fark
Bu aşamada yöneticilerin uyguladığı stratejilerin sonuçları değişebilir. İyi bir lider olmakla baskıcı bir yöneticiye dönüşmek arasında ince bir çizgi vardır. Bu çizginin üzerinde cambaz titizliğinde yürümek kimi zaman zor olabilir. Düzeni sağlamak için otorite kullanma ihtiyacı da burada ortaya çıkar. Çalışanlarını etkilemek için otorite kullanan yöneticiler iş yerinde baskı oluşturmaya çalışırlar ve işin kötüsü baskıcı bir ortamı kendi başarıları olarak tanımlarlar. Uzmanlar ise bu konuda tam tersini düşünmektedir. Tüm yöneticilerin çalışanlarını etkilemesi gerektiğini savunsalar da otoriteyi bir araç olarak kabul etmezler.
Peki nasıl otorite kullanmadan çalışanlarınızı etkileyebilirsiniz? Bu yazımızda bu sorunun cevabını bulabilirsiniz…
Şirketteki pozisyonunuz ve pozisyonunuzun etkisi çalışanlarınızın size karşı davranışlarını yönlendiren en önemli kozunuzdur. Yetkiniz arttıkça çalışanlarınızı daha fazla etkilersiniz. Pozisyona nasıl yükseldiğiniz de bu sürecin dinamizmini değiştirebilir. Çalışanlar için işletme sahibinin yakınları yönetici olsalar dahi bu nedenle sorgulanırlar.
Geçmiş deneyimleriniz ve çalıştığınız sektördeki uzmanlıklarınız çalışanlarınızın size yaklaşımını doğrudan etkiler. Sizi idolleri olarak da olumsuz rol model olarak da sınıflandırabilirler. Kariyerinizde elde ettiğiniz başarılar ve deneyiminizi doğru hamlelerle ortaya koyarsanız çalışanlarınızı daha kolay etkileyebilirsiniz. Bu başarıyı elde edebilmek için deneyiminizin ve uzmanlığınızın kıymetini bilmeli; niteliklerinizin farkında olduğunuzu onlara hissettirmelisiniz. Aksi halde ne kadar uzmanlaşmış olursanız olun ağırlığınızı koyamazsınız.
Şirket kaynaklarını kontrol edebilme gücünüz pozisyonunuzla doğru orantılı olarak artış gösterse de tek kriter pozisyonunuz değildir. Yaptığınız işte iyi olursanız ve üst konumdaki yöneticilerin karar alma mekanizmasına etki edebilirseniz size bağlı ekibin takdirini ve dolayısıyla saygısını kazanabilirsiniz. Bu nedenle şirket kaynaklarını doğru stratejiler için kullanmak için mücadele etmeli, pazarlık yapmalı ve mantıklı hamlelerle gücü ele geçirmelisiniz.
İşletmeniz ile ilgili alınan kararlar hakkında bilgi edinmeniz ve bu bilgi doğrultusunda ekibinizi yönlendirmeniz etkinizi arttırır. Firma sahibi iseniz zaten bu gücü elinizde bulundurursunuz ancak bu durumda da bilgilerin niteliği ile etkinizi yükseltebilirsiniz. Firma kaynakları nasıl kullanılıyor, hangi yatırımlar yapılacak, uzun vadeli planlar nelerdir gibi bilgilerin size sağlayacağı gücü göz ardı etmemelisiniz.
Bazı insanlar doğaları gereği etkileyicidir; “karizmatik liderlik” denen bir olgu vardır ve inkar edilebilecek bir tanımlama değildir. Hareketlerinizin tutarlılığı, hitabetteki yetenekleriniz, ilham veren başarılanız ve kriz yönetimi konusundaki ustalığınız sizi ekibiniz için mükemmel bir lidere dönüştürür. Üstelik çalışanları etkilemek için çaba harcamanıza da gerek kalmaz. Yönetici de şirket sahibi de olsanız duruşunuzla dahi çalışanlarınızın koşulsuz sadakatini kazanabilirsiniz.
Çalışanlarınızı etkilemek için insan ilişkilerinizin iyi olması gerekir. İnsanların size güvenmesi, fikirlerinize saygı görmesi isteklerinizi yaptırmak için harcamanız gereken çabayı da azaltır. Bu nedenle sosyal kişiler iş hayatında daha başarılı olurlar. Nerede, nasıl davranılması gerektiğini bildikleri için de iş hayatında doğal bir lider olarak ön plana çıkarlar.